Dmitri Krolov
Günümüzün ekonomik ortamında, elektrikli mobilitenin geliştirilmesi bir öncelik olmaya devam etmektedir. Bunun nedeni tüketicilerin artan çevre bilinci, doğal ve iklimsel koşullar ve teknolojik ilerlemelerdir. Otomotiv pazarındaki değişimler bir kısım şirket için fırsatlar sunarken bazı zorlukları ortaya çıkarmaktadır.
İstatistiklerle başlayalım
Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği'ne göre, Avrupa Birliği'nde bataryalı elektrikli araç satışları bu yılın ikinci çeyreğinde artarak tüm binek araç satışlarının %9,9'unu oluşturdu . Hibrid araçların payı ise satılan araç sayısındaki düşüşe rağmen 2021'in ikinci çeyreğindeki %8,4'e kıyasla %8,7 oldu. Aynı dönemde, benzinli ve dizel motorlu araçların sayısı önemli ölçüde azalarak pazarın %55,8'ini oluşturdu.
Aynı dönemde AB'de kayıtlı bataryalı elektrikli araç (BEV) sayısı %11,1 oranında artmıştır. İspanya ve Fransa sırasıyla +%22,0 ve +%18,6 ile çift haneli BEV pazar payı artışları bildirdi. Buna karşılık, İtalya ve Almanya -%19,6 ve -%0,5'lik düşüşler kaydetti.
Satışlardaki -%12,5'lik çift haneli düşüşe rağmen piyasadaki plug-in hibrid elektrikli araç sayısı artmıştır. Bunun istisnası İspanya'dır (+%11,3).
Avrupa Birliği'nde hibrid elektrikli araç satışları yılın ikinci çeyreğinde %2,2 oranında azalma görülmüştür. Ancak, geleneksel motorlu araçların satışlarındaki önemli düşüş nedeniyle, hibrid elektrikli araçların payı toplamda %22,6 oranında artmıştır. En büyük dört AB pazarı çelişkili sonuçlar göstermiştir. Fransa ve İspanya'da artış eğilimi kaydedilirken (sırasıyla +%7.2 ve +%2.7), İtalya ve Almanya'da düşüş eğilimi gözlemlenmiştir (-%9.3 ve -%6.5).
Zorluklar devam ediyor
Elektrikli, hidrojenli veya gazla çalışan araçların kullandığı yolların "temiz ulaşım bölgeleri" olarak sınıflandırılması gerekmektedir. Ancak pek çok durumda bu konuyu düzenleyecek mevzuat henüz geliştirilmemiştir. Günümüzde birçok temel yük karayolu ile taşınmaktadır ve bu tür hizmetlere olan talep artmaya devam etmektedir. Filo sahipleri, kamyon üreticileri ve enerji tedarikçileri karayolu taşımacılığı sektörünü karbonsuzlaştırmaya giderek daha fazla odaklanmaktadır. Buna rağmen, CO2 emisyonlarını azaltmak oldukça zorlu bir iş olmaya devam ediyor.
Elektrikli mobilitenin yaygın olarak uygulanabilir hale gelmesi için, hidrojen yakıt hücresi teknolojisinin ve çalışanların ilgili yetkinliklerinin bu sektörde gelişmesi gerekmektedir. Kamuya açık şarj istasyonu ağ altyapısını desteklemek için dolaşım çözümleri de sunulmalıdır.
Lojistik sektörü günümüz ekonomisinde kilit bir rol oynamaktadır ve küresel iklim değişikliği üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Çevrenin korunmasına ve sektörün karbon salımının azaltılmasına yardımcı olmak amacıyla AsstrA, 2030 yılına kadar ulaşılması gereken bir sürüdülebilir hedefleri listesi oluşturmuştur.
"Taşımacılık sektörünün çevre üzerinde önemli bir etkisi vardır. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını ve BM tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini dikkate alarak, CO2 emisyonlarımızı 2030 yılına kadar %50 oranında azaltmaya çalışıyoruz." diyor AsstrA Sürdürülebilir Kalkınma Müdürü Dmitri Krolov. "Bu hedef, ekonomik ve sosyal kalkınma planlarımızla yakından ilişkilidir. Bunu başarmak için şunları yapıyoruz:
• çevre dostu ulaşım modlarını vurguluyoruz,
• en yüksek ekolojik derecelendirmeye sahip araçların kullanılması,
• alternatif yakıtlarla çalışan kamyonları olan tedarikçileri tercih ediyor,
• CO2 emisyonlarını azaltan BT çözümlerinin uygulanması ve
• Personelin çevrenin korunmasına yönelik en iyi uygulamalar konusunda eğitilmesi."
Yazar: Kamila Rynkiewicz.